Pazartesi, Aralık 4

Rezonans



Herşeyi görmek.. Herşeye anlam katmak.. Görmek ama apaçık görmek..

Bunlar benim aklımın laneti.. Bir başka pencereden bakarsam da derinliğim, beni ben yapan her şey..
Bir olayı yaşarken, yada birinin anlattığını dinlerken tıpkı boş bir odayı yerleştiriyormuşum gibi öyle yerli yerine oturtuyorum ki tüm olayları, öncesini sonrasını öyle iyi tahmin edebiliyorum ki bu beni ürkütüyor çoğu zaman.
O kadar dışa dönük açık, herkese her şeye kendini sonsuz adayabilir bir ruh nasıl olur da böyle katı böyle küs, böyle karamsar bir bedene sıkışıp kalır? Kimin bu beden? Bu ruh bensem eğer bu beden kim?
İçimde çiçekler açıp, rengarenk dalgalanırken her şey, neden birine sarılırken bile saatlerce düşünüp yapacak kadar, bundan utanacak kadar katı bedenim?
Herşeyi ama her şeyi en açık haliyle görebilirken, bir sinestezik gibi her duyguya, olguya ruh katıp şeklini rengini görüp kokusunu bile duyabilirken neden bu bedene sıkışıp kaldım ben? Neden zihnim ruhum bu kadar açıkta bu beden bu kadar ürkek? Bu kadar sağlamcı, bu kadar sınırlı
Öyle hissediyorum ki herkesin hayatına bir şekilde dokunup sıkıntılarını ona bir ayna gibi gösterip çözüm bulur gülümseyerek gönderebilirim evine, hayatına.. Sanki çözemeyeceğim altından kalkamayacağım hiçbirşey yok bu hayatta! Ama kendime dair hiçbir çözümün parçası değilim.. Üstelik apaçık görüp yorumlayabilirken..
Her şeye yabancı bedenime, çok fazla şey yaşamış, her şeyi içinde bir yerlere oturtmuş çok bilge bir ruh yerleştirilmiş gibi.
Görüyorum.. Yetemiyorum..

Resonance :) 

Hiç yorum yok:

 

blogger templates | Make Money Online