Pazar, Aralık 20

Dua

Sanıyorum uzun bir aradan sonra artık 4-5 okurum kalmıştır ama ne önemi var ki dualarınıza ihtiyacım var :)

1.5 yıl önce bu yazımda kanser riskimden söz etmiştim. O dönemde dev fibroadonem teşhisi konan kitlem, tümör teşhisi ile 28 Aralık pazartesi günü alınıyor. Patolojiye gidecek ve sonucuna göre tedaviye devam edilecek. 1 Haftadır devam eden doktor-hastane maceramın bu ameliyat ile son bulmasını umut ediyorum. Yine bir umut..

Ve şimdi düşünmem gereken daha çok şey var hayatta. İlk başta eşim,ailem, gelecekte sahip olmayı deli gibi istediğim bebeğim..

1 haftam kaldı, kah ağlıyorum kah gülüyorum,bazen unutabiliyorum bu durumu ama çoğunlukla hatırımda.. Uyuyamıyorum, kabuslarım eşlik ediyor saolsun :)

Ben hiç ameliyat olmadım. Korkuyorum.....

Dualarınız benimle olsun. Hepinizi çok seviyorum!

Salı, Aralık 8

Bu nasıl bir rezillik?

Bu akşam cesetizleri'nden bir mail aldım, bloğun aynen kopyalanıyor yani çalınıyor şeklindeydi mail.

Link vermişti hemen girdim baktım ve yazımın hiçbir kaynak gösterilmeden herşeyi birebir aynı kopyalanmış,çalınmış olduğunu gördüm.

İnsanlar ne zaman emeğe saygı göstermeyi öğrenecek bunu merak ederek,bende bu terbiyesiz arkadaşın sitesine bir göz atmanızı istiyorum. Kimbilir sizin yazılarınızda çalınmıştır belki.

Teşekkür ederim cesetizleri

http://www.orhancelik.net/bir-dekorasyon-onerisi-de-benden/

Bu da benim yazım!
http://elifsevvalsolmaz.blogspot.com/2008/10/bir-dekorasyon-nerisi-de-benden.html

Çarşamba, Kasım 4

Bu satırlar sana..

Neden bilmiyorum,ben hep seni özlüyorum. Hayatıma bir bakıyorum uzaktan ve görüyorum ki senden çok daha zeki çok daha dinlemeyi bilen çok daha verici çok daha kaliteli,çok çok çok dostlarım,arkadaşlarım var.

Ama ben yine de seni özlüyorum!

Ne konuşurduk saatler boyu bıkmadan diye düşünüyorum. Öyle saçma sapan öyle garip şeyler ki çoğu da. Mesela hatırlıyorum bir terlik yerde ters duruyor diye tam 1 saat gülmüştük,etraftaki anlamaz bakışlara aldırmadan. Eşinden gizli geldiğim için balkonda uyumak zorunda kaldığım geceyi hatırlıyorum. Hayatımın en zor gününde sana sığındığımı hatırlıyorum hiç konuşmadan,soru sormadan..Gizli saklı yaptığımız her işten nasıl keyif aldığımızı hatırlıyorum. Müzik kanallarının karşısına geçip çıkan şarkılar üzerine yorumlar yapıp,sıradaki şarkıları birbirimize armağan edişimizi hatırlıyorum..

Birimiz deli gibi ağlarken,diğeri kriz halinde güler sonunda onuda kendisine katmayı hep başarırdı. Birbirimizi aylarca görmez konuşmaz,bir araya geldiğimiz de geçen zamanı unutmamız 10 saniyemizi almazdı. Beni çok zeki bulurdun bende seni çok saf. Ama zor zamanlarımızda hep yer değişir birbirimizi o durumdan kurtarırdık.

Biz konuşacak tek kelimemiz olmasa da yanyana olmaktan mutluluk duyardık. Hiç kavga etmezdik,başlayacak olsak birimiz komik bir laf eder yine kahkahalara boğulurduk.

Şimdi herşeyi irdeleyip herşeyin üstüne konuşabileceğim,sürekli yeni şeyler öğrenebileceğim insanlar var hayatımda. Her birini ayrı ayrı çok seviyorum. Ama o aptal yerin dolmuyor. Bana ne katıyordu diyorum,sinirleniyorum kendime. Sonra gülümsüyorum kendi kendime ve ama çok salaktık yaaa diyorum içimden.

Ben salak bizi özlüyorum. Hemde çok! Hayatımın seninle olan saçma yanını özlüyorum,yanında özgürce küfür edebilmeyi,düşünmeden konuşabilmeyi,kırılıp kırılmayacağını umursamadan eleştirebilmeyi,ağladığım her duygusal filmde 'ağlama bee adam kameraya söylüyo bunları' diyerek filmin içine etmeni,dolabını özgürce açıp içinden dilediğim elbiseyi giyip dışarı çıkabilmeyi,sabah seni beklemek zorunda olmadan mutfağa girip kahvaltı hazırlayabilmeyi. 12 yıldır birikmiş her anımızı her bir araya gelişimizde anlatıp psikopatça gülmemizi..

Sana hiç söylemedim bunu,senden gizlediğim birşeylerim var artık. Düğünümde yanımda olmayışının,'gelinliğim straplezdi' dediğimde 'hep böyle isterdin,biliyordum' demene rağmen tek bir resmime bakmayışını,özlemene rağmen aramayışını ve sana hiç kıyamayışımı içimde bir yara olarak taşıyorum. İşte bunu gizliyorum artık senden..

Hala hayatımdasın ama istediğim,özlediğim yerde değil..

Çok özledim seni kankam. Çok!

Yazmıştım bundan 3 ay evvel. Öyle ki ağlayarak yazdığım bu satırları yayınlamak nasip olmadan kaybettim onu. Yazdığım bunca şeyin içinden bir tekini bile görmeden çıkıp gitti hayatımdan. Hem terkettim onu hem acı çektim. Bir hiç için bırakıp gitti herşeyi ardında,affedilemez şeyler yaptı,hemde bana değil kendine.....

Ve içimde kocaman,beynimi tırmalayan bir saat bıraktı,her geçen an 'tık tık' seslerinin daha bir işkence geldiği bir saat. Bu zır zır ben,sadece bakakaldım olan bitene bir pencerenin ardından. Ne ağlayabildim ne tek kelime laf edebildim sadece sustum. Bu susuş bana pahalıya mal oldu ve aylardır doğru düzgün ağlayamaz oldum,kaskatıyım. Hiçbirşey tat vermiyor,uzun zamandır gerçekten gülmedim ve sırf bu nedenlerle herşeyden çektim elimi ayağımı..

Ta ki az önce sayfamı okuduğunu bilmediğim erkek kardeşimden 'hadi yaz artık' diye mail alana kadar.

İçimde ki boşluğu doldurabilirmi bu sayfa? Yorumlar,dostlar. Kimseye gerçekten anlatamadığım bu acımı hafifletebilirmi? Belki..

Denemeye değer!

Salı, Ağustos 4

Benim olsanızaaaa


Sertab ERENER'e nasıl bir hayranlık içinde olduğumu bilenler vardır belki. Geçen gün facebookta Sezen AKSU ile düet yaptığı o konser görüntülerini görünce iptal oldum. İşi gücü bıraktım bir daha bir daha izledim,sesleri evi çınlattı yinede doyamadım. Dinlerken uzandım koltuğa ve düşündüm.Çok küçük şeylerden mutlu olabilen bir insanım şükürler olsun. Ama benimde herkes gibi hayallerimi süsleyen isteklerim var. Belki ulaşabilirim (ki ulaşabilirim bir kısmına) ama ulaşınca bu kadar cazip olmayacak artık. Ben bende ki bu hallerini çok seviyorum :)

En son eşim doğumgünümde elinde uzay üssü gibi bir telefonla gelince çıldırmıştım resmen. Hiç merakım yoktur son model telefonlara,işimi görsün yeter diyenlerdenim ama öyle zarif birşey ki içim titredi mutluluktan. Camı açıp 'kocamın bana aldığı şu zerafet timsaline bakııın,bu beniiiiimm' demek geldi ki kısmende yaptım bunu.Hemen anneme gittim herkesi öptüm kokladım sarıldım zıpladım zıpladım :))

Yattığım yerden Sertab'ımın rüya şarkısı ile daldım hayallere. Bir Sertab konseri biletim olsa,bir Şebo biletim olsa bir coldplay konseri biletim olsa.yihhuuuuuuuu süper olmazmıydıı ama o konser hiç bitmese.

Birgün bir zarf geçseydi elime herhangi bir şekilde içini bir açsaydım PRAG biletii,aman Allah'ııımmm arşimet gibi sokaklara koşmazmıydıım :P

Mesela kapıyı açtığımda evimin önüne park etmiş bir micra olsaydı bembeyaz ama bembeyaz rüya gibi olsaydı. Biri kenardan bana bir anahtar uzatsa ve 'bu senin' deseydi fiiiiiiiiiiiiiiiiiiuuuuuuuuuuuuuu kaportaya çıkar zıplardım sevincimden :)))
(Sevgilim içinde Bugatti lütfeeen) :P

Sabah bir uyansaydım,uyku sersemliği ile odama bir dolap konduğunu görseydim, şaşkınlıkla kapağını açtığımda üzerime elbiseler dökülseydi. Renk renk boy boy desen desen sayısız elbise. Sabah öğlen akşam ayrı elbiseler giyer gezerdim. Hatta saat başı değiştirirdim. Beverly Hills çizgi filmindeki gibi içine girdiğinizde saç ve makyaj yapan bir makinaya da hayır demezdim doğrusu.

Markette dalgın daldın alışveriş yaparken bisküvi reyonunda Ülker Hanımeller Asortinin içindeki dikdörtgen şekerli bisküvinin (ben kendisine etli diyorum,ne alaka demeyin,Şevvalce) kocamaaaan bir paketle tek başına üretildiğini görseydim ve tüm market arabasını onunla doldurup evde ağzım burnum birbirine karışıncaya kadar yeseydim

Bir sabah uyansaydım ve eşimin bana bakınca gözleri kamaşsaydı,'waooowww o parlayan cildinmii' deseydi,öyle bebek gibi pembe beyaz ve duru olsaydı ki görenler bir daha dönüp dönüp baksaydı.

Puuff şarkıda bitti,ben yemek yapmaya gidiyorum dostlar. Heee bu arada bana hissettirdiklerin için seni her seferinde dahada çok seviyorum Sertab'ım. Teşekkürler ;)

imza: Külkedisi :P [Üzülmeyin yahu bunlar şımarıklıklarım,ben zaten mutluyum ;)]

Pazartesi, Ağustos 3

Marmara'm!



Hu huu biz geldik ey blog alemi :) 1 haftadır Marmara Adası sınırlarında balayındaydık.
Bol güneş,bol deniz ve bol müzikli bir tatildi.

Tatil için Marmara Adası'nı seçtik çünkü amacımız sakin,huzur dolu bir tatildi.Öyle de oldu.

Marmara Adası'nı bilmeyenler için birazcık anlatmak isterim. Çünkü biz her yıl tatil için bir yer düşünürken çok zorlanıyoruz illa birilerinin fikrini almak istiyoruz. Bende kısa kısa size Marmara Adası'ndan söz etmeye çalışayım.

Bildiğim kadarıyla marmara denizindeki en büyük ada. Avşa adasını mutlaka duymuşsunuzdur. Marmara'da Avşa'ya oldukça yakın. İki ada birbirinden her anlamda çok farklı. Avşa eğlence,gece hayatı ve alkol ile anılırken,Marmara Adası sakinliği,sükuneti ve Dünya'nın nem olmayan iki adasından biri olma özelliği ile anılıyor.

Gerçekten adada nem oranı çok düşük.Bu sıcağa rağmen hiç terlemedik bunalmadık. Ada İstanbul'a 2 saat uzaklıkta İDO ve özel feribot seferleri var.

Yaz bitmeden bir haftasonu kaçamak yapmak için bence ideal.Size tavsiyem araba ile gitmemeniz. Çünkü adada her yer çok yakın ve her yere taksi ve tekne seferleri var. Arabaya hiç ihtiyaç olmuyor.

Ada halkı inanılmaz temiz,bozulmamış insanlar. Çok sıcakkanlılar hemen kırk yıllık ahbap gibi samimi olabiliyorsunuz. Ada'da gençler için diskolar eğlence merkezleri var. Ve her yer çok seçkin. Bayan bayana bile huzurunuz kaçmadan tatil yapabileceğiniz bir ortamı var.

Ben alkol almadığım için ve zamanımı eşimle geçirmek istediğim için hiç diskoya gitmedim ama ortamını gördüm gayet güzel temiz.

Denizi gerçekten harika. Ada halkı ile yaptığım sohbetlerde denizin en güzel zamanının Temmuz ayı olduğunu öğrendim. Haziran ve Ağustos aylarında zaman zaman deniz anaları gelebiliyormuş. Ama biz oradayken iskeleden denizin dibini görebileceğim kadar berraktı su ve çok rahat girdim denize.

Ada'da her ortamdan,her düşünce tarzından insan mevcut ama herkes birbirine çok saygılı. Aynı plajda minicik bikinisiyle denize giren bir bayanda tesettür mayosuyla denize giren bir bayanda huzurlu. Kimse kimseyi tenkit etmiyor. Bu açıdan çok saygı duydum.



Fırsat buldukça Marmara Adasına gitmeye çalışacağım öyle çok sevdim ki. Zaten halkıda bağımlılık yaratacağı konusunda beni uyarmıştı :)) İlk tatilimizde Bozcaada'ya gideceğiz,orada değirmenler altında gün batımı izlemenin çok methini duydum çünkü :) Sonra yeniden Marmara.

Bilgi almak isteyen arkadaşlarım olursa bilgim dahilinde yardımcı olmak isterim. Hatta isterim ki her blogcu dost gittiği yerden az çok söz etsin ki hepimiz bilgi sahibi olalım :)

Foto 1: Eşimin objektifinden Ada manzarası
Foto 2: Elinden makinasını düşürmeyen eşimin gözünden ben :))

Pazar, Temmuz 26

Bal Ömründeyim :)

Canım Sertab'mın da dediği gibi;

Uzanmışım kumsalaa,güneş damlar içimeeee

10 gün buralarda olmayacağım. Herkese unutulmaz güzellikte bir hafta diliyorum. Bencillik ederek en çokta kendime,çünkü ben bu balayını hakettim :)

Hepinizi çok seviyorum!

See you..

Salı, Temmuz 21

Düşünüyorum da..



Gece Yalanlarý - Bülent Ortaçgil


Bugün çok sevdiğim bir abimle görüşürken şöyle bir cümle kurdu;

'İnsanın en savunmasız anı gece uyandığı andır,bu anında yanına baktığında sana mutluluk,huzur ve güven veren biri varsa yanında işte sen o zaman hayatta doğru yerde duruyorsun demektir'

Hep yaptığım gibi üzerine uzun uzun düşündüm bu cümlenin.Bunu düşünürken fonda da ORTAÇGİL çalıyordu ve öyle derine indim ki bu ruh haliyle. Öyle haklıydı ki abim bu cümlesiyle. Aslında sohbet anında söylenmiş herhangi bir cümleydi ama öyle derindi ki anlamı.

Hemen kendimi sorguladım. Gecenin bir vakti uyandığımda yanımda masumca uyuyan o yüzü gördüğümde ben bunu hissediyormuydum? Yani doğru yerdemiydim? Evet! Evet kesinlikle doğru yerindeyim hayatın.

Aşıkta oldum,saatlerce salya sümük ağladığım hatta 40 kilolara düştüğüm duygularda yaşadım ama ı ıh,ben sadece ve sadece bu adamla uyanmak istedim. Bu yüzle aynı yastığa koymak istedim başımı.

Sonra düşündüm ki,herkes bu 'doğru yer' de dursa hayat daha yaşanılası bir yer olurdu dimi? Herkesin gözleri parlardı,anlamsız bir tebessüm olurdu yüzlerinde ve kimse kimseye kötülük yapmak istemeyecek kadar mutlu olurdu.

Şöyle bir düşünürsek insanların herşeyi işte bunun için yaptığını anlayabiliriz. Kariyer,daha iyi bir iş daha iyi bir para daha iyi bir gelecek daha daha daha! İşte hepsi bu kısacık minicik an için çabalamak aslında.

Ellerimi kalbimin üzerine koydum ve öyle yürekten diledim ki bu yazıyı okuyupta iç geçirenlerin en kısa zamanda bunu yaşayıp,kaybetmemesi için.

Bakalım olacakmı? :)

Foto: Tabiki ben ve canımım :)

Garibim,garipsin,garip!



Herkes gibi benimde garip huylarım var. Bazen öyle garipleşiyor ki kendimden şüphe etmeye başlıyorum. Bilmek istedim acaba sizlerde de varmı bu yada bunun gibi şeyler.

Ben daha öncede şurada söz ettiğim gibi,kelimelere,harflere,rakamlara,günlere canlıymış gibi davranırım. Onlara anlamlar yüklerim karakteristik özellikler veririm kendi içimde :)

Tuvaletten her çıkışımda (ilk kez itiraf ediyorum) tükürme ihtiyacı duyarım. Psikolojik olarak kirli havayı soluduğumu düşünürüm. (Hahaha böyle yazınca daha bir salak oldu,obsesif demeyin biliyorum)

Beyaz renkle muhteşem bir ahengimiz olduğunu düşünürüm. Beyaz'la ne zaman bir araya gelsek kendimi onunla vals-tango yapıyormuş gibi hissederim ruhum huzur bulur.

Televizyon izlerken oturmaktan hoşlanmam mutlaka uzanmak yada uzun oturmak(!) isterim. Bu nedenle film izlerken ilgimide çekmemişse mutlaka sızarım :)) Eşim bu işe tv koltuğu ile çözüm buldu artık sızmadan film izliyorum,teşekkürler COREGA (Büt kulakların çınlasın :P)

İnsanların düşüncelerini okuyamam elbette ama elle tutulacak kadar net hissederim,özellikle evlendikten sonra bu durum ciddi bir hal aldı. İnsanlar,mimikleri ve hisleri üzerine bir kitap bile yazabilirim belki. O derece gözlemci ve hisseder oldum düşünceleri. Bunu geliştirmek istiyormuyum? Hayır asla! Çünkü ne düşündüklerini bilmeden hayat daha güzel :)

Sanırım yengeç olmamdan yada belki de ailemden kaynaklanıyor ama ruhsal güçlere çok meğilliyim,bir keresinde arkadaşımın zoruyla çakra açmayı denemiştim,gökyüzünden o mor ve pembe minik simler dökülmeye başlayınca ödüm koptu bir dahada denemedim :))

Korkmak deyince,bu da başka bir garip huyum. Korkmaktan çok fazla korkarım. Kafanız karışmasın şöyle açıklayayım. Ben birşeyden korkarak başladığım korkma serüvenime herşeyden korkarak devam ediyorum. Sırtımı bir duvara yada eşime dayamadan pek kolay geçmiyor bu korku nöbetim.

Bir başka huyumda,arkadaşlarımın birbirleri ile arkadaş olmasından çok fazla haz etmemem. Diyelim bir arkadaşımı bir başka arkadaşımla tanıştırıyorum,bir bakıyorum ben safdışı kalmışım,can ciğer kuzu sarması olmuşlar. Bunu iki tarafta istese sorun yok kendileri bilirler yetişkinler derim de,genelde tek taraf bu 'çok yakınız biz' izlenimini veriyor. Bende bu duruma tahammül edemiyorum.

Umarım bu yazımı bir psikolog okumaz diyerek son veriyorum :))

Herkese sevgiler!

Foto

Perşembe, Temmuz 16

Şevval Elif SOLMAZ aranıza döndü! :)

Sen tam 2 ay zaman zaman yazmak ve yazmamak arasında git-gel ve en sonunda mutfakta yemek yaparken önlüğünle otur pc başına. İşte bu denge özürlüsü şahıs benim :)

2 aydır ailemdeki her türlü baskıya karşın artık yazmak istemediğimi düşünmüştüm ve yazmak için hiç oturmadım pc başına. Tamam kendimi biliyorum maymun iştahlıyım,çabuk sıkılırım ama bu yazmama işi bende farklı bir yer almıştı 2 aydır.

Normalde hiç aklıma şunu yazsam bunu yazsam diye gelmezken içimde birşey sürekli kenarda birşeyler karalıyordu. Gördüklerini,duyduklarını,etkilendiklerini not ediyordu.

Bu süre zarfınca dostlarımın ve tanımadığım bir sürü eski/yeni arkadaşın bloglarını okudum,kimine yorum yaptım kimini yalnızca takip ettim. Ama farkettim ki birçoğumuzun ortak yaptığı birşey var. Hayatımızı göz önüne sermek. Kimi insan bunu,duygularını yazarak yapmış kimi de evini eşyasını elbisesini çantasını vs.

Evlendik adlı yazımda gelen bir yoruma 'evimin fotolarını sonra eklerim' gibisinden birşey yazmıştım. Az evvel düşündüm de hayır ben bunu yapmamalıyım. Çünkü bu 2 ay süresince okuyupta içimde kalan birşey oldu. Bir bebek patiği! Evet evet bir patik.

Günlerdir bunu düşünüyorum yalnız kaldıkça. Ben bebeğime o patikten alacak duruma gelmeden anne olmamalımıyım? Ama öyle güzel ki,benim bebeğim o patikten haketmiyormu?
Kendi kendime düşündüm durdum bunu.

Sonra ben aynı şeyi yaptımmı acaba diye bir düşündüm. İnsanların ulaşamayacağı yada beklentilerini yükseltecekleri birşeyi sayfamda yayınlayıp onları üzdümmü acaba. Benimde bunu yapan dostlarım var ve biliyorum ki asla kötü niyetle yapmıyorlar. Amacımız tek;paylaşmak!

Ama ya ben şimdi bana ait herhangi birşeyin resmini buraya eklersem ve ona sahip olmayan yada hayatı boyunca sahip olamayacak insanları üzersem? İşte benim amacım burada dibe iniyor,ben insanları üzmek için değil mutlu etmek için yazıyorum. Bu nedenle anladım ki ben,eşimle olan ilişkimi buraya yazmamalıyım,evimi elbisemi tatilimi buraya yazmamalıyım. Bunu gerçekten hakedipte (belkide benden çok) sahip olamamış insanı üzüp,beklentilerini yükseltmemeliyim. Çokmu zenginim? Hayır! Ama daha büyük zenginliklerim var ve yaşamımda bunu çok hakedipte kavuşamamış insanlarda var.

Eğer bugüne kadar eklediğim bir resimle,bir sözle yada herhangi birşeyle kafasını günlerce meşgul ettiğim,üzüntü duymasını sağladığım insanlar varsa onlardan özür diliyorum. Biliyorum,iyi bir yüreğe sahipsek hepsinin en güzelini hakediyoruz. Umarım en kısa zamanda da olur.

Eee ne diyordum? Ben geldim dostlar! :)

Salı, Mayıs 12

Ve evlendik ;)






Allah herkese sevdiği insanla bu mutluluğu yaşamayı nasip etsin. :)

Özledim sizleri ama eşime zaman ayırmalıyım birazcık. Yeniden görüşmek dileğiylee ;)

* Resimleri tıklayarak tam boyutta görebilirsiniz.

Cuma, Nisan 3

Telaş adama neler yaptırır (Haftasonu Gülmecesi)



Arkadaşlar bu hafta,haftasonu gülmecemiz benden. Yani bizzat benim bu gülmece :))

Malum deli gibi koşturuyorum. İşten çıkıyorum gelinlikçiye,mobilyacıya,perdeciye,halıcıya derken eve pilim bitmiş olarak dönüyorum. Bir bakıyorum yukarı da laminant ustası,doğalgaz ustası,mobilyacı,elektrikçi ve bunlarla ilgilenmesi gereken ben! Ciyaaaaak diye bağırasım geliyor ama şükrediyorum halime :))

Geçen gün davetiyeciye gittim,adamcağız babamın arkadaşıymış bir yerlerden,hal hatır faslı bitince işimi de bitirip çıktım. Kardeşim 'abla davet etmedik ayıp olmazmı ya?' deyince adamı tanımadığım için 'davet ederiz bir daha ki gelişimizde gününü söylerim,yerini söylemem olur biter' dedim.

Teyzem 'daveticiye yerini söylemeyeceksin öylemi' diye kahkahayı basıp,üstüne benim şaka yaptığımı sanınca 'yooo ben ciddi söylemiştim çünkü düğün yaklaştıkça salaklaşıyorum' diyemedim,büktüm boynumu yola devam :)))

Bir başka gün yukarı da perde için ölçü alıyoruz. Annem alttan enini ölçüp kaç santim olduğunu söyledi,teyzem de 'eee üst enini almadın' deyip, annemde 'aynı şey değilmi?' deyince bu kez kopan ben oldum :)))

Bugün de mutfakta acilen yemek yapıyorum,pirinci ıslatmak için kaynattığım suyu kaybettim,lavaboyamı döktüm acaba dedim baktım buhar çıkmıyor (zeka pırıltıma bakınız) düşünüyorum ben bu suyu ne yaptım diye,baktım çaydanlıkta birşey var,çay demlemişim bir güzel :)) Hangi ara çay attım demledim ben bile şaştım kendime.

Üstüne bugün siyah beyaz çizgili bir badi giydiğim için bir öğrencim bana şöyle dedi (kendisi 6 yaşında)

-Günaydın öğretmenim,bugün hırsıza benzemişsin!

Bu halime güleyimmi,ağlayayımmı siz karar verin.Bende bu saçmalamaların sonu gelmezse düğüne kadar kendimden utanır halde gezecek gibiyim :)) Damat düğünden kaçmazsa iyi :P

Hepinize kocaman sarıldım! Mutlu haftasonları ;)

Perşembe, Mart 26

Düğünümüz Vaar!! :)



Günlerdir bırakın sayfama bakmayı nete bile giremiyorum,düğün telaşı öyle bir arttı ki,işten 13.00 gibi gelip,gelinlikçiye,alışverişe,ev işlerine koşturuyorum :)

Gelinlğimi aldık,oturma odamız,yatak odamız,beyaz eşyalarımız,düğün yerimiz hemen hemen herşey tamam ama telaş nedense bitmek yerine artarak sürüyor :) Herkesin dediği gibi çok yorucu ama tatlı bir telaş. Gece yatağıma yattığımda sızıp kalsam da sabah huzurla uyanıyorum.

İnsanın sevdiği insanla aynı evi paylaşabilmesi,gönlünce evine eşya alması,düğün telaşı,yıllar görüşülememiş dostları görecek olmanın heyecanı. Herşey birbirine karışıyor ama hepsi de çok keyifli. Allah bu güzel duyguları herkese yaşatsın :)

Düğüne kadar beni mazur görmenizi istiyorum.Hepinizi çok özledim,blog dostlarımı çok çok merak ediyorum. Şu telaş bir bitsin günlerce oturup herşeyi okuyacağım,yazacağım :)

Hepinizi çok seviyorum. Lütfen dualarınızı eksik etmeyin.

Sevgiler..

* Canım Moonish'im kartını aldım çok çok ama çok beğendim ve mutlu oldum. İlk fırsatta fotosunu buraya ekleyeceğim ki herkes bu güzelliği görsün. Seni çok seviyorum,sonsuz teşekkür!

İzleyicilerime yeni dostlar eklenmiş,buralarda bir süre yokum,kaybolmazsanız hepinizi tanımak isterim :) Teşekkür ederim.

Perşembe, Şubat 26

İşitme Kayıplılara Müjde! =)


Ne yazık ki bazı şeyler birileri bizi uyandırmadan aklımıza gelmiyor. Benimde işitme kayıplı insanların dizi ve filmleri duyamıyor oluşu hiç aklıma gelmemişti doğrusu.Ta ki Delfinam'ın şu yazısını okuyana kadar.

Bende sürekli yabancı dizi izlediğim için alt yazı indiriyorum ve çevirilerini çok beğendiğim bir site olan Divx Planet harika bir iş daha gerçekleştirmiş.

Siteye şimdi de işitme kayıplı arkadaşlarımız için Türkçe film ve dizilerinde alt yazıları eklenmiş. Bu duyarlı ve güzel fikir için Divx Planet Yönetimini yürekten kutlarım. Bu alt yazılara ulaşmak isteyen dostlarımız Delfinam'ın yazısından yararlanabilirler,oldukça kapsamlı biçimde anlatmış.

Her anlamda daha düşünceli ve duyarlı bir toplum olmamız dileğiyle..

*Delfinam iki gündür çok hasta olduğum için yazım gecikti,üzgünüm. Sevgiler :)

Cumartesi, Şubat 21

Tutkum!



Dün gece öyle yorgundum ki bu sabah tatil olmasınında verdiği huzurla 11e kadar uyumalıyım modunda yattım. Sabah harika bir sesle açtım gözlerimi. Coldplay-Fix You!

Saat 8.30! Kardeşimi mutfakta mis gibi kokan cappuccino hazırlarken buldum,müziği son ses açmış bu şarkıyı dinliyor. Son günlerde huzurla uyuyup,uyanmak nedir unutmuşum :) Bu sabah çok erken uyanmama rağmen bunu hatırlamaktan dolayı öyle mutluyum ki..

Sonra pencereden baktım,deli gibi yağan karı ve her yerin bembeyaz olduğunu görünce hayranlıkla bakakaldım. Çünkü artık bilmeyen kalmadı,ben TUTKUNUM BEYAZ'a!!



Ardından oturdum pc başına elimde kahvem,blog dostlarımı gezinirken yurtdışında yaşayan bir dostumun,Nilüfer'imin eklediği bahar dalı fotolarını gördüm. Ki en sevdiğim çiçektir. Yine hayranlıkla baktım kaldım bi süre. Yine içim huzurla doldu,yine beyazdı..

Eğer aşk insanın içinde kelebekler uçuşturuyorsa,aptallaşmış gözlerle baktırıyorsa,ciğerleri bol oksijenle dolmuş hissi veriyorsa işte ben aşığım bu BEYAZ ve HUZUR'a!

Bu yazımıda büyük aşklarımla beraber cam kenarından yazıyorum size :)

Herkese harika bir haftasonu dilerim!

*Bahar dalı fotosu Nilüferciğime aittir.

Pazartesi, Şubat 16

Küçük bir hatırlatma!

Arkadaşlar bu akşam bloğuma göz atayım diye girdiğimde sevvalelifsolmaz.com host adresimin süresinin dolduğunu gördüm. Uzun zamandır bunun üzerinde düşünüyordum ve yenilememeye karar verdim. Çünkü host üzerinden yayın yapınca iş birazda ticarete,dolayısıyla hırsa dönüyor. Ben bu adresimle ödül aldım,bana şans getirdi buradan devam ediyorum.

Bilginize.. :)

Çarşamba, Şubat 11

:: Hayat Senin Elinde! ::


Kış akşamlarında evinize kapanıp kalıyor,sıkıntıdan patlıyorsanız çok eğlenceli bir önerim var. Sitedesite!

Ben yaklaşık bir hafta önce şu konuma bırakılan yorum sayesinde tanıştım siteyle.Ve o günden beri müptela oldum.Açıkcası ilk giriş yaptığımda çok basit ve gereksiz görünmüştü gözüme.Üyelerin yaşlarına bakıp şaştığım bile oldu çünkü herkes 20 li ve 30 lu yaşlarındaydı.Merak ettim girdim,başladım oynamaya.O günden beri de dışarı çıkınca bile koşa koşa eve gelip başına oturuyorum :)) Kesinlikle düşündüğüm gibi değilmiş.Ayrıca Türk yapımı bir oyun olduğu için özellikle desteklemek istedim.

Bir kere ortamı çok sıcak ve keyifli.Çok seviyeli olması nedeniyle bayanlar için harika bir alternatif.Biraz oyundan söz etmem gerekirse bir site var ve içinde çeşitli apartmanlar bulunuyor.Üye olduğunuz anda bir daire sahibi oluyorsunuz.Belli aralıklarla kiralık dükkan ilanları veriliyor ve dükkan kiralayıp dilediğiniz ürünü,dilediğiniz fiyata satabiliyorsunuz.Dükkanlara kulüplere üye olabiliyorsunuz.Yakında gün bile yapıyoruz :)) Amaç para ve puan kazanmak :)

Eğer bende geliyorum Şevval diyorsanız sitede beni bulun,size seve seve yardımcı olurum :)

Şimdi dükkanımın başına gitmeliyim :P

Sevgiyle..

Pazartesi, Şubat 9

Atama Sevinciii


Bugün çocuklar gibi şenim,sabah yeniden öğretmenliğe döneceğimi haber veren sesle uyandım güne.

Uzunca bir süre ara verdiğim öğretmenlik mesleğime dönmek için dilekçe vermiştim bir süre önce.Eş durumumdan dolayı şehir merkezine atama istedim ama olması bile mucizeyken yine de vereyim dedim :)

Veee sabah şehir merkezine,hemde stajımı yaptığım okula atandığımı duydum.Nasıl bir sevinç inanamazsınız.Tüm sülale tek tek arandı :)) Çocuklarıma,miniklerime kavuşmanın ayrı bir heyecanı var tabii,yarın göreve başlıyorum ve ilkokula başlayacak çocuklar gibiyim. Neler giyeceğimi bile hazırladım :)))

Çok heyecanlıyım çoook,güzel dileklerinizi benden esirgemeyin.Miniklerle ilgili haberleri en kısa zamanda fotoları ile buraya ekleyeceğim :)

Sevgiyle..

Pazar, Şubat 8

Mr.Monk ve Endişe Nöbetlerim


Dizilerimiz ağalı,töreli,karışık ilişkilerin olduğu,ahlakdışı olayların prim yaptığı bir hal aldığından bu yana CNBC-E dizilerini izliyorum.Her hafta düzenli takip edemediğim için sezonluk olarak cdlerini alıp boş zamanlarımda kafama göre takılıyorum.Ve bundan büyük keyif alıyorum.

İzlediğim diziler Lost,Heroes,How ı meet your mother,Ghost whisperer gibi diziler.Şimdi de teyzemin önerisi ile Monk izliyorum.Arkası yarın türünde olmadığı için,izlemek daha bir keyifli oluyor bir bölümde bir konuyu bitirmiş oluyorsunuz :)

Ben bu Adrian MONK'a bayıldım.Ölmesine rağmen eşine bu kadar bağlı -ve hatta bağımlı- bir adam olamaz.Çok sevimli.Kısaca söz etmem gerekirse obsesif kompulsif bozuklukları olan,hatta hayatını bu takıntıların esir aldığı,ancak işinde en iyisi bir dedektif.Hangi ipuçlarından yola çıkarak olayı çözdüğünü görseniz sizde benim gibi 'yuuh' dersiniz :)

Ancak çok severek izlememe rağmen Monk izlemenin bünyeye bazı zararları var.Bunları sıralamam gerekirse;

-Her ayrıntıya normalden 2-3 kat daha fazla dikkat ediyorsunuz.Hiçbirşeyi kaçırmak istemez gibi bir hal alıyorsunuz.

-Bazı insanların elini sıktıktan sonra içinizde 'hemen koş yıkaaa' diyen ve sürekli susturduğunuz o ses daha bir gür çıkar hale geliyor :)

-Bazı sebeplere bağlı endişeler yaşıyorsanız (mesela benimki yaklaşan düğünüm) ve saçma sapan sebeplerle kaçan uykularınıza,dayak yemiş gibi yorgun olarak yataktan kalkışınıza anlam veremiyorsanız ipuçlarını takip ederek -az çokta psikoloji bilginizle- bir tür anksiyete bozukluğu yaşadığınızı anlıyorsunuz.Ki ben bunu keşfedince tüm gün ağladım :))

Kahvaltı esnasında birden,uykumun arasında şiddetli bir yağmur yağdığını duyarak 'eğer üst balkona yine deli gibi su dolarsa içeri girecek ve herşey ıslanacak',hatta abartıp 'ya balkon çökerse' gibi endişe ettiğimi,bu sebeple uykumu kaçırdığımı hatırlayınca 'eyvaaah' dedim ve hemen soluğu nette aldım.Araştırdım.En yalın anlatımıyla insanların hayatının bir döneminde yaşadığı endişe ve kaygı sonucu kafalarında oluşan aşırılaşmış endişeler olduğunu keşfettim.

Şu düğün işim bir bitsin,geçmiş olsun yazılarınız için ayrı sayfa açacağım :P

Ben gazetelerime ve e-kitap arayışlarıma dönerken hepinize iyi haftasonları diliyorum.Az endişe bol huzur. Sloganım bu! :)

Haa unutmadan Monk izlemek isterseniz sanırım şurada mevcut :)

Sevgiyle..

Cuma, Şubat 6

Anı



Uzay HEPARI anısına yapılmış albümdeki şarkıları dinlerken yine geçmişe gittim.Birbirinden güzel ve unutulmaz şarkılara imza atmış nur içinde yatsın..

Bende böyle bir hastalık var,eski şarkılara delice bağlıyım.Ara ara ruhuma nostalji ziyafeti veriyorum.Özellikle çocukluğumun şarkılarına müptelayım.

Öyle bir his ki bu,tarif etmeye çalışırsam,içimdeki kocaman,güneşli ama bomboş bir odanın kapıları açılıyor ve içeri girdiğimde tatlı bir meltem karşılıyor beni.O güneş iliklerime işliyor ama içimdeki hüzünde baki kalıyor.İşte bunun gibi bir duygu :)

Bu nedenle özellikle 90'ların slowlarından oluşan bir arşiv yapmayı planlıyorum.Bir çoğu var ancak kaset tabiki,onları cd haline getirmek biraz zaman alacak bir işlem.Kasetler zamanla çürüdüğü için benim gibi meraklılarındansanız mutlaka cdlere kaydedin.

Bugün Uzay HEPARI için hazırlanan albüm beni çook uzaklara götürdü.Bir sürü ben gördüm dinlerken şarkıları.Bir otobüste hem ağlayıp hem msj yazan ben,bir şehirden bir şehire giderken terkettiğim evin kapısında bıraktığım terliklere bakıp ağlayan ben (ki bir terlikte çok anım gizliydi) Bir İstanbul sabahında nereye gittiğimi bile bilmeden durakta otobüs bekleyen ben.Bir sürü ben var bu şarkılarda.İyi kötü ama unutmak istemeyeceğim bir sürü ben :)

Ben bu şarkılarla mest olmaya devam ederken,size de bir tanesini bırakıyorum.

Sevgiyle..


Biçare - Demet Sagiroglu

Not:Bu albüme sahip olmanızı şiddetle öneririm.Uzay HEPARI-Sonsuza!

Pazartesi, Şubat 2

Seni Seviyorum Beyaz!


Haftasonu dekorasyon dergilerimi karıştırırken canımıma döndüm ve şöyle dedim;

-Keşke Beyaz benim arkadaşım olsa!

Canımım önce kısa bir şaşkınlık yaşadı,sonra sanatçı Beyazıt ÖZTÜRK'ten bahsettiğimi sandı.Ardından bir dergiye bir bana bakınca ve ne manyak olduğumu bildiğinden anladı durumu ve benim deliliklerime verdiği tepkilerden birini verdi :))

Sizde de böyle şeyler oluyormu diye merak ettiğimden yazıyorum bu yazıyı.Ben çocukluğumdan beri sayılara,günlere vs duygular yüklerim.Mesela 9 sayısını asil bulurum,5 yorgun,7 sönük gibi :)) Pazar günleri kendini beğenmiştir,Salı karizmatik :))) Bu gibi şeyler işte.Beyaz aşığı olduğum içinde 'beyaz keşke benim arkadaşım olsa' dedim çıktım işin içinden :)) Üstüne sıralamaya başladım 'Vanilya'da arkadaşım olsa,life in mono şarkısı'da,rengarenk kırlentlerde bla bla bla.....'

Sanırım evde yalnızlık çekiyorum :)))

Blog Ödülleri ve Sponsorlar



Blog sahiplerinin yakından bildiği,geçen yıl ilki düzenlenen Blog Ödülleri yarışmasında sayfamızın kazanılmış bir birinciliği var.Yarışma sonrasında bizlere bazı ödüller verildi.

Birbirinden güzel ve eğitici kitaplar,Troya gösterisine 2 kişilik bilet,Windows Vista Orjinal ve 1 yıllık Dijital Age dergi üyeliği.

Her biri için sponsorlara ve yarışmayı emek verip düzenleyen arkadaşlarıma yeniden teşekkür ediyorum :) Bu ödüllerden öte bizim için gecenin ayrı bir önemi vardı.Canımımın doğumgünü akşamında aldım ben bu ödülü ve bizim için unutulmaz bir hatıra oldu :)

Ödüllerimin hepsini aldım,bazılarını kullandım,okudum.Ancak içlerinde bir ödül vardı ki açıkcası çok emin değildim alırken 1 yıl boyunca elime ulaşacağına.Ki ödüllerin çok üstünde durmadığım için unuttum gitti bu ödülü.1.ay dolduğunda postacı Digital Age dergimi getirdiğinde çok şaşırdım ve çok mutlu oldum.

Yaklaşık 8 ay geçti ve dergim her ay düzenli olarak elime ulaştı.İçeriği gerçekten çok kaliteli ve dopdolu.Bunun yanında verilen bir söze bu derece riayet etmeleri gerçekten takdir edilecek bir durum.

Bloğumu okularmı bilmiyorum ama ben buradan Digital Age dergisi çalışanlarına,Genel yayın yönetmeni Pelin ÖZKAN'a sonsuz teşekkür ederim.

1 yıl bitiminde de dergiyi almaya devam edeceğimi bilmenizi isterim,çünkü nette amatör yada profesyonel zaman geçiren herkesin takip etmesi gerektiğine inandığım konular işleniyor.Canımım içinde ayrı bir güzelliği var,teknoloji anlamında da dopdolu bir dergi.Hepinize içtenlikle tavsiye ediyorum :)

Teşekkürler Digital Age!

Unutmadan bu yıl ki blog ödüllerine ben katılmayı planlamıyorum ama anketler yavaştan başlamış,ilginizi çekerse mutlaka oylayın derim :)

Not:Bu yıl aynı gün inşallah nikah masasında olacağım ama fotolara baktım da ne şişkoymuşum o ara yahu,gelinlik için biraz daha kilo versemmi ne :S

Perşembe, Ocak 29

Huzur



Ekran başına geçtiğimde içime inanılmaz huzur veren birkaç sayfa var,en sıkıntılı anlarımda bile üzerime polarımı alıp hayatın tüm yükünü koltuğa vermek istermiş gibi yaslanıp okuduğum sayfalar bunlar.

Bir tanesinden söz etmek istiyorum. Decaf Latte..

Birkaç ay önce çok sevdiğim dostum Delfina'm sayesinde keşfettim ve o günden beri huzuruna müptelayım.Eğer amaç kaliteli zaman geçirmekse ben onun sayfasındayım.Şu birkaç ayda hayata dair,iç huzuruma dair kimseyle paylaşmadığım öyle şeyler öğrendim ki bu tıkla. Bu güzel hisler için kendimce bir teşekkür yolu bu yazım.

Sevgili Nilüfer;

Hayata baktığın pencereyi öyle seviyorum ki,karşıdan izlemek yerine senin cephenden bakmak isterdim herşeye.Seni bu huzura sahip kılan,şükretme duygunmu,birbirinden güzel miniklerinmi,her canlıya karşı bitmeyen sonsuz sevginmi yoksa gördüğüm en güzel annellik duygunmu bilemedim hiç.Ama ben çok sevdim seni ve yüreğini..

Ben her anlamda daha yolun başında hissediyorum kendimi,öğreneceğim öyle çok şey var ki,ama öğrendiklerimi harmanladığım da senin gibi olmak istiyorum.25 yaş idol seçmek için biraz geçte olsa,idolüm sensin :) Hayattaki en büyük ideali 'anne' olabilmek olan birinin idolü sen olmalısın.Bende öyle yaptım :)



Bu güzel aileye yürek dolusu sevgiler gönderiyorum,ekranın diğer tarafında olup bu kadar alışabileceğimi hiç düşünmemiştim.

Sevgiyle sarılıyorum her birinize..

Not:Delfinam güzel yüreğin hep güzellerimi çeker? :)
2.resimde gördüğünüz kil çalışmalar Nilüfer'e aittir :)

Çarşamba, Ocak 28

2012



Bu yazıyı yazmak konusunda bir süre bocalasam da içimden geldiği gibi davranmayı seçtim.Konu biraz bıçak sırtı bir konu,bu nedenle inancımı sorgulayanlar,konuyu eleştirenler olabilir,hepsine hazırım :)

Bu akşam,2012-Kıyamet Günü filmini izledim.Filmi çok iyi bulmasamda,üzerine sık sık araştırdığım ve okuduğum bir konu.Nedeni;Mayalar ve ezoterik konulara olan ilgim.

Ben şükürler olsun müslümanım ve inancımın gereklerini elimden geldiğince yerine getirmeye çalışan biriyim.Bizim dinimiz 'oku' diyor ve bende körü körüne bağlanmak yerine herşeyi okuyup,elimden geldiğince bilgi sahibi olmaya,kendi içimde sonuca ulaştırmaya çalışıyorum.

Mayalar 21 Aralık 2012 tarihinde kimine göre kıyameti kimine göre Altın Çağ'ın başlangıcını işaret ediyor.Bizim dinimizde geleceği yalnızca Yaratan bilir.Amenna.

Ancak kafama takılan bir sürü nokta var.Mesela dinimizde muhteşem bir ilim var.Ebced Hesabı.DNA'larımıza kadar her türlü bilgiyi Kuran bizlere aşikar biçimde gösteriyor.Belki Mayalar'da bu tarz bir hesaplama ile böyle bir sonuca ulaşmış olabilir ki işaret ettikleri şeyler çok ince hesaplarla ulaşabilir sonuçlar.

Neden bilmiyorum (umarım hata değildir) ben o tarihte değilse bile o kadar yakında Dünyamızı çok farklı bir olayın beklediğini düşünüyorum.İlk aklıma gelende kuraklık yada sel.

Karamsar Kahin Nostradamus'da 2012'yi işaret etmiş ancak Dünya'nın sonu olarak değil,dünya nüfusunun yarısının yaşamını kaybettiği ciddi bir olay olarak yorumlamış.

Mayalar daha çok temizlenme,arınma gibi bir duyguyla yaklaşmış olaya ve Dünya'nın ciddi bir olay sonucu temizleneceği,kötülerden ve kötülüklerden arınıp Altın Çağ'ın başlayacağını söylemişler.Okuduğum kitaplarla da karıştırıyor olabilirim.Bu gibi konular üzerine çok okuyorum çünkü.Gizli Sırlar Öğretisi kitabında anlatım böyleydi

Sizlerin bu konuda ki 'dar olmayan' fikirlerinizi bekliyorum :) Dar olmayan diyorum çünkü eğer Allah okuyup değerlendirmemizi,doğru yolu kendimizin bulmasını istemeseydi bu beyni bize vermezdi.

Buyrun tartışalım :)

Foto:2012 film afişlerinden

Salı, Ocak 27

Mobilya Telaşı



Sevgili Lacheen'in düğün günü geri sayımını büyük bir keyif ve heyecanla beklerken aynısı başıma geldi.Mayıs ayı içinde hem ilişkimizin başlangıcı hemde canımımın doğumgünü olunca,bende bahar aylarına bayılınca Mayıs'ta evlenelim dedik.Dedikte zaten panik olan ben,uykuları kaçırdım.Resmen asker gibi gün saymaya başladım,işler,eşyalar,yerleşme telaşı vs vs hiçbirşey yetişmeyecek gibi geliyor.

Meğer ne heyecanlı bir olaymış bu böyle,elim ayağım birbine dolanıyor,ee benim saçım kısa nasıl yaptırıcam diye bile uykumu kaçıtabiliyorum :)) Tamamen kopmuş durumdayım anlayacağınız :)

Ben böyle panik olunca herşeyi 1 ay öncesinden ayarlayalım ki,ben huzura kavuşayım istedik.Gittik bu hafta yatak odamızı aldık.Şükürler olsun ki bir elmanın iki yarısı kadar uyumlu bir çiftizdir her konuda.Bu konuda da zevklerimiz bir olunca mağazada bir takım beğenip bu olsun diyoruz,kararsızlık olayını ortadan kaldırıyoruz ;)

Tüm evimizi minimal tarzda döşemek istediğimiz için eşyalarımızın bembeyaz ve olabildiğince sade olmasını tercih ediyoruz.(Nasıl temizleyeceğim ayrı bir konu :P)
Ben yatak odamda dolap üzerinde ayna olmamasına ve tek renk olmasına dikkat ettim.Evini bu tarz döşemek isteyenler için çok az alternatif var.Olanlarda ya istediğiniz gibi değil yada ateş pahası.

Fazla uzatmayayım,sonuç olarak bu hafta bir odamızı döşemiş olduk ve birkaç saatlik uykum geri geldi :)) Darısı diğer tüm eşyalara..

Evini bu tarz döşemek isteyen arkadaşlarım olursa diye ufak bir video eklemek istedim.Ben bir evleneyim,hepinize elimden geldiğinde yardımcı olacağım :))


Foto

Cuma, Ocak 23

Haftasonu Gülmecesi



Bu hafta evlilik hazırlıkları devam etti,okulu tatile girip takdir alan kuzenler tebrik edildi,annemin kabul günü için kekler-pastalar yapıldı,blog dostları gezildi yorumlar bırakıldı.Blog sayfam için deli gibi sade ve 3 kolunlu bir tema arandı ve sonuç=Güzeldi :)

Umarım sizlerinde haftası güzel geçmiştir.Bu hafta çok eğlenceli videolar izledim,birini sizlerle paylaşmak istedim.Yaratıcı fikirlerden hoşlananlar bunu kaçırmamalı.Ve haftasonu gülmecemizin vazgeçilmezi Yiğit ÖZGÜR! ;)


(Daha büyük görmek için üzerini tıklayınız)

Herkese harika bir haftasonu diliyorum :)

Salı, Ocak 20

Ve beraberiz =)


Özledim sizleri..Hemde çok..

Öyle uzak kaldım ki sayfamdan,artık blog ödülleri sayfalarından siteyi bulup gelenlerden başka ziyaretçim bile yok :) Ee kendi düşen ağlamaz dimi? Aslında sadece bu sayfada huzur bulduğu,gülümsediği için gelmeyen kimse için çabalamayı da doğru bulmuyorum.İnsanlar mutlu olduğu yerlerde olmalı..

Şu geçen 3 aydan sonra yavaş yavaş yerleşik hayata geçtim gibi.Çok uzatmak istemiyorum,sadece bir tercih yapmam gerekti,eşim ve kariyerim konusunda.Eşimi (nişanlımı) seçtim,istifamı verdim ve geri döndüm aynı şehre :) Düğün tarihimiz kısmen belli oldu gibi,dolayısıyla koşturmacalar başladı bile.Allah seven herkese bu güzel telaşı yaşatsın ;)

Gazze saldırıları nedeniyle hiçbirşey yazmak gelmiyordu içimden.Nice canlar gittekten sonrada olsa ateşkes ilan edildi.Neye yarar o ayrı..

Ama artık buralardayım demek için geldim size :) Yazılarım,haftasonu gülmecelerimiz aynen devam ediyoruz kaldığımız yerden..Bu tema bana uğursuzmu geldi nedir,sürekli kayboldum ortalıktan o geldiğinden beri,değiştirsekmi,ne dersiniz?

Herkesler hoşgeldi,hoşbulsun :)

Cuma, Ocak 9

STOP İSRAEL!!!!!



Böyle bir konuyla dönmeyi hiç istemezdim ama beni bu uykumdan uyandırabilecek tek şey ancak böyle bir olaydı.Bu anlamlı mim konusunu bana çok sevdiğim kardeşim Miray gönderdi

Ancak bir insanlık dramına sessiz kalmak beni insanlığımdan şüpheye düşürürdü.O nedenle hemen geçtim ekran başına.Bu katliamı yapanlar,dolaylıda olsa yine bizim canımızı yakanlar.Dünya'ya hükmettiklerini sanıp teröristleri besleyen ve bizim evlatlarımıza kurşun sıktıranlar!

Kendimce protesto ediyorum bazı şeyleri,bu katliamın başrolünde olan İsrail'in hiçbir malını almıyorum,hiçbir şekilde onlara para gidecek bir etkinlikte bulunmuyorum.Başbakanlık yada Konsolosluklara giden yazıların altına imza atıyorum.Mitinglere,yardım kermeslerine yürüyüşlere elimden geldiğince katılıyorum.

Ama yetmiyor!İçimden birşey hala haykırıyor,Şevval orada bebekler,suçsuz günahsız bedenler can verirken sen tv izliyorsun,sen sohbet ediyorsun,gülebiliyorsun SEN İNSANMISIN? diyorum kendi kendime.Çok çaresiz kalıyorum,bir kıyımı,oturup yemek yerken izleyebilir hale gelmemiz bana çok acı veriyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun dil,din,ırk gözetmeden 'savaş' adı altında yaptığı bu katliama sessiz kalmak istemiyorum.Ki bu giden canlar benim aynı zamanda din kardeşim..

Bugün gittiğim mitingte öyle bir mektup okundu ki,canım yandı,gözlerimden gelen yaşları engelleyemedim.Türkiye'de okumuş bir Filistin'linin mektubuydu bu ve dün akşam yazıp medya kuruluşlarına mail atmış,orada su,elektrik,yiyecek tükenmiş,hastanelerdeki jeneratörler 24 saat içinde bitecekmiş ve diyaliz cihazlarına bağlı 400 hasta bugün ölümü bekliyormuş.Minicik bebekler yok yere can verirken susarsanız Filistin halkının hakkı size haram olsun diyor mektupta.Ki haklı!

Çok haklı!Onlar biz Çanakkale'de vatanımız için can verirken tüm altınlarını toplayıp bize yollamışlar ve biz elimiz kolumuz bağlı sadece izliyoruz.Tüm Dünya gibi!!!

Mitinglerde bağırıp,slogan atan insanlara hep şaşırırdım,sizi duyup bu duruma sonmu verecekler diye ama orada söylenen her söz dua yerine geçiyormuş ki en azından bunu yapmak istediğim için oradaydım.

Aynı dili,inancı yada fikri benimsemiyor olabilirsiniz ama lütfen savaş adı altında yapılan bu katliama sessiz kalmayın.BU KATİL ELLER BİRGÜN BİZEDE UZANABİLİR.Vicdanı sızlayabilen herkesi bu anlamlı mim konusuna davet ediyorum.

İnsan olduğumdan utanmak istemiyorum.LÜTFEN DUYARSIZ KALMAYIN!

Sevgiler..
 

blogger templates | Make Money Online